YAŞAYAN MİRAS VE KÜLTÜREL ETKİNLİKLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Meydan Evi

Avlu revaklarının ortasındaki bir kapıdan girilen Meydan Evi’nin giriş kapısının sövesinde, 1367 tarihli Arapça bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabe külliyenin en eski tarihli kitabesidir. Kapının üzerindeki bu mermer kitabede:

“Bismillahirrahmanirrahim

Bed ed ömr-ü hazreti’l-ibadeti, melikü’l-meşayih suiale-i evliya Ahi Murad dam-ı devleti, fi yevmi’l-’arefe men ramazani’l-mübarek sittin ve tis’a mieteyn”  (Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla başlarım, Bu binayı şeyhlerin padişahı, erenlerin soyundan gelen Ahi Murad devleti daim olsun, Ramazanın arefe gününde yaptırdı H. 960 (M. 1644) yazılıdır.

Ayin sırasında yabancılar, Meydan Evi’nde misafir edilmektedir. Meydan Evi’nin tavanı çaprazlama atılan kirişlerle değişik bir kubbe görünümündedir. Bu çaprazlama sistem ile gökyüzünün dokuz katı temsil edilmiştir. Çoğunlukla Bektaşî Tarikatına girenlere ikram verme, nasip alma ve ayin yapılması konusunda dersler burada verilmiştir. Giriş kapısından sonra iki büyük sekisi olan bir sofa ile karşılaşılmaktadır. Bu sofadan dört köşe planlı, etrafı ahşap sedirlerle çevrilmiş asıl meydan odasına girilmektedir. Giriş kapısının ekseni üzerinde bir de ocak bulunmaktadır. Bu odanın girişinin sol tarafında ve ocağın sağına Bektaşî tahtı yerleştirilmiştir. Buradaki ocağın üzerinde XV. yüzyılda yapıldığı sanılan Hacı Bektaş Velî’nin kök boya ile yapılmış bir tablosu bulunmaktadır. Bu resimde Hacı Bektaş Velî sağ eli ile tuttuğu bir ceylanı göğsüne bastırmış, sol eliyle de ceylana bakan bir aslanı okşamaktadır. Bektaşî inanışına göre bu resim Hacı Bektaş Velî’nin barışçı felsefesini simgelemektedir. Bunun dışında odanın duvarlarında Veysel Karani, Hacı Bektaş Velî ile halifeleri, Balım Sultan, Mekke’nin eski görünümü, Şah İsmail, Kaygusuz Abdal resimleri ve çeşitli levhalar bulunmaktadır. 

Meydan Evi odasının güneyindeki bir kapıdan da Meydan Evi Babası’nın odasına geçilmektedir. Bu evde Bektaşî tarikatının yüksek dereceli konukları kalmıştır. Odanın, çaprazlama atılmış kirişlerle göğün dokuz katını simgeleyen tavanı, orijinal olarak günümüze kadar gelmiştir.

Meydan Evi ile buna bitişik olan diğer birimlerin (Mihman Evi ile Kiler Evi) avlu yönündeki doğu duvarlarının örgüsünde kesme taş, diğerlerinde moloz taş kullanılmıştır. Meydan Evi’nin kapısı üzerindeki lento, tepesinde bir teslim taşının bulunduğu, sivri bir hafifletme kemeri ile taçlandırılmıştır. Altında Yunanca yazılar olan bu devşirme lentonun ön yüzünde, Selçuklu üslubunu sürdüren geometrik geçmeler vardır. Lentonun üzerindeki 769 (1367-1368) tarihli Arapça inşa kitabesinde I. Murad Hüdavendigâr’ın “Ahî Murad” olarak anılması dikkat çekicidir. Girişi izleyen sofanın sağındaki girintide, ayinler dışında dervişlerin oturup sohbet ettikleri, icabında da Meydan Evi’nde görevli olanların geceyi geçirdikleri, korkuluklu bir ahşap seki bulunmakta, güneybatı köşesindeki verev geçit, Meydan Evi’ne bağlı kiler odalarının ve küçük mutfağın açıldığı (L) planlı koridora bağlanmakta, bu koridorun sonunda, Has Bahçe’ye açılan bir kapı bulunmaktadır. Sofanın batı duvarındaki dikdörtgen kapıdan asıl meydan evine girilir. Kare planlı (7.50 x 7.50 m.) olan ve geleneksel bir Türk odası şeklinde tefriş edilmiş bulunan bu birim Bektaşî erkânında evreni temsil etmekte, içerdiği birçok mimari ayrıntı ve özellikle bindirme kubbe şeklindeki örtüsü bu “mikrokozmosun” unsurları olarak telakki edilmektedir. Bektaşîlik’teki on iki âyin içinde, “bahçeden gül koklamak” şeklinde ifade edilen ilk altı âyin bu mekânda, tasarıma yansıyan birçok tasavvufî ve kozmik simge ile bağlantılı olarak icra edilmekteydi. Şöyle ki; Bektaşî tekkelerinin çoğunda olduğu gibi, doğuya açılan girişteki mermer eşik “rehber eşiği” olarak anılmakta, zahirî âlem ile bâtın âlemi sınırını temsil etmekte, girenler bu eşiği, bir nevi “niyaz ederek” üzerinden atlamaktadır. Mekânı çepeçevre kuşatan, ayinlerde üzerine postların serildiği sedirler girişin bulunduğu yerde kesintiye uğramakta girişin tam karşısını da, “küre” olarak adlandırılan ve mekânı ısıtmanın yanı sıra “hamse-i âl-i abânın” ocağını temsil eden ocak yer almaktadır. Ayinlerin başlangıcında, “çerağları uyandırmak” ile görevli olan “çerağcı” Meydan Evi’nin kuzeybatı köşesinde oturan ve ayini yöneten “mürşitten” aldığı, “delîl” adındaki küçük mumu bu ocağın ateşi ile uyandırmakta (“zerre almakta”) sonra mürşit postunun solunda yer alan “Taht-ı Muhammed”deki çerağları uyandırmaktaydı. Üç basamaklı olan Taht-ı Muhammed’in üzerindeki on iki çerağ Oniki İmam’ı, önünde yer alan ve “kanun çerağı” ya da “Horasan çerağı” olarak anılan üç fitilli kandil ise “Allah-Muhammed-Ali” birlikteliğini ifade etmekteydi. Meydan Evi’nin örtüsünü oluşturan, Anadolu’da “kırlangıç kuyruğu” tabir edilen bindirme kubbe, ahşap kirişleri, 45 derecelik açılar ile, iç içe giderek küçülen kareler teşkil edecek şekilde birbirinin üzerine oturtmak suretiyle inşa edilmiştir. Söz konusu teknik bir yandan Orta Asya’da diğer taraftan Anadolu’da Antik Çağ’dan beri bilinmektedir. Meydan Evi’ninin bindirme kubbesinde teşhis edilen yedi adet kare, tasavvufta seyr ü sülûk aşamalarına tekabül eden yedi âlemi (şehâdet, berzâh, ervâh, hakîkat, erkân, gayb, kesret ve vahdet) temsil eder. Güney duvarındaki kapıdan geçilen muhabbet divanı dikdörtgen planlı olup (5.75 x 4.50 m.) Meydan Evi’ndekinin küçüğü, bir bindirme kubbe ile örtülüdür. Dergâh Avlusu’nda bulunan ve Nadar Avlusu’ndakinden çok daha küçük kapsamlı olan Mihman Evi’nde görevli olan baba, ziyaretçileri kabul ederek isteklerini Dede Babaya aktarmaktadır. Meydan Evi’nde görevli olan dervişler, Has Bahçe’nin bakımını da üstlenmekteydi. Meydan Evi, büyük (genelde misafirlerin ağırlandığı) ve Mihman Evi Babası’na ayrılmış küçük olmak üzere iki ayrı birimden oluşur. Doğrudan Dede Baba’nın denetiminde bulunan Kiler Evi, önemli tarikat eşyasını koruyan (tesbihler, buhurdanlar, çerağlar, teberler, nefirler, keşküller, teslim taşları vs.) Hacı Bektaş Velî Türbesi’ne ait anahtarların muhafaza edildiği, türbedarlık hizmetinin yanı sıra, Pir Evi’nin muhasebe ve levazım işlerini de üstlenen birimdir. Bu birim, Dede Baba’yı ziyarete gelenlerin bekleme mekânı olan bir sofa, Dede Baba’nın misafirlerini kabul ettiği ocaklı bir divanhane, Kiler Evi’ne ait özel mutfak ile ambar birimlerinden müteşekkil olup, bunların doğusunda da Dede Baba’nın kışlık odası bulunmaktadır. Fevkâni konumu ile Dede Baba’nın kendisi gibi, külliyenin bütün birimlerine egemen olan Dede Baba köşkü dış sofalı (hayatlı) ve üç birimli bir köşktür. Mimarî ayrıntıları klasik Osmanlı üslubunu yansıtmakta, inşa tarihi tam olarak tespit edilememişse de barok etkilerin baş gösterdiği XVIII. yüzyıl ortalarından daha eskiye ait olduğu söylenebilmektedir. Dergâh Avlusu’nun kuzeyinde, mescit ile Dede Baba’nın kışlık odasının arasında yer alan Altılar Kapısı’ndan, kutsallık bakımından en önemli birimleri barındıran üçüncü avluya geçilmektedir. Klasik Osmanlı üslubundaki Altılar Kapısı’nın basık kemeri siyah ve beyaz mermer ile örülmüş bir teslim taşı ile taçlandırılmıştır.